29 Ekim 2009

Vali Muammer Güler

Bugün iş arkadaşım(!) Erkan Bey'le sohbet ederken laf son günlerin gözde topiği domuz gribine ve cuma günü okulların domuz gribi yüzünden tatil edildiğine geldi. O an artık biraz olsun büyüdüğümü, okulların tatil oluşunun beni hiç ilgilendirmediği, bayram tatilinde çalışıp çalışmama hesapları yapılan o zalim bizınıs dünyasına adım attığımı idrak ettim aniden. Aklıma lisedeyken kar yağdığı zamanlar Klas Tv'nin başına geçip Vali Muammer Güler'in okulları tatil ettiğini müjdeleyen altyazıyı beklediğimiz günler geldi. Duygulandım bariz. Altyazı geçer geçmez herkes birbirini aramaya koyulurdu. Hatta bir keresinde 10 gün boyunca aynı süreç tekrarlanmıştı da manyak olmuştuk hepimiz. En son yani ertesi günün tatil olmadığı o lanet gün altyazıyı beklerken çıldıranlar filan olmuştu hatta. valla.

Akşam eve geldiğimde bugün İstanbul'da birden bastıran kış ve yağmur zaten moralimi bozmuşken Yaprak Dökümü'nde dizinin tek seviyeli kişisi Cem'in ölümüyle karşılaştım. (Bu da "dün gece bi filmle karşılaştım" gibi oldu, hehehe, cümlenin sahibesi kendini biliyör) Cenaze sahneleri filan iyice bitirdi beni. Necla (Cem'in karısı - bilmeyenler için yazıym dedim ama bunu bilmeyen bi insan evladı yok artık etrafta, hiç beni kerizlemeye çalışmayın hepiniz Cem'i, Oğuz'u, Leyla'yı, Adnan'ı hatta matmazeli tanıyosunuz!) ne diyodum? cümlenin başı çok uzakta kaldı, hım, Necla haklı olarak sürekli ağladı, Ali Rıza Beyamca klasik "dur şunlara bi konuşayım da felekleri şaşsın, özellikle de ailelerinden uzakta yaşayan regl dönemi öncesi ruhi çalkantılar yaşayanlarını hedef alayım da bi güzel ağızlarına sıçılsın" temalı konuşmalarından birini yaptı, böyle içim karardıkça karardı. O adam kardeş mevzusuyla ilgili konuşmasın artık istemiyorum ulan! Neyse Yaprak Dökümü içimizi güzelcene bunalttıktan, başımızı güzelcene ağrıttıktan sorna oturup defalarca Cem Karaca'dan Bu Son Olsun dinledik evde, ancak toparlandık. "Ayy olsa da dinlesek" dediğinizi duyar gibiyim sevgili okurlar. Merak etmeyin Elifella Times siz saygıdeğer okurlarını unutmadı, alın hemen alttaki zımbırtıdan siz de dinleyin, eksik kalmayın..

Cem Karaca - Bu Son Olsun

14 Ekim 2009

Absolutely!

"Dedikodu"
connecting people!

bu böyle arkadaşlar.evet.

09 Ekim 2009

Arbeit nah! frei

Yenibiriş! Bak sana zaten bana karşı ilgisiz tavırların dolayısıyla kılım. Böle çalışmak mutluluktur filan yazıp iyice gıcık etme beni! Zaten dünyanın en itici maskotunu bulup koymuşun oraya sinirim oynadı görünce! Ayrıca benim için en uygun iş fırsatının satış danışmanlığı olduğunu nerden çıkardın acaba, onu da ayrıca konuşucaz senle! Ama şimdilik tehditlerim bu kadar.

03 Ekim 2009

M.M. Diyor ki:

"Bazı anlarda yüzün aldığı bir ifade sevenin belleğinde sonsuzlaşır, insan o ifadeyi herşeyden çok daha fazla özler. O yüzün sahibiyle günün birinde darıldıktan, ayrıldıktan hatta ondan nefret ettikten sonra bile, o ifadeyi özler. Bir andır o, ama bütün zamanlara siner."

İşte o ifade: Evet, tıklıyoruz buna.

02 Ekim 2009

Yaz geçer, iyi gelir sözcükler..

Yaz bitti. "Nerden anladın?" derseniz -beni ev halimle görmüş olan bi kısım arkadaşım için sölüyorum-gerçi beni bütün arkadaşlarım ev halimle görmüştür mutlaka- orta sondayken aldığım ve bana hala bedenlerce büyük gelen o beyaz-sarı-lacivertli arena "eşortman" üstüm var ya, heh işte onu giymeye başladım ben, ordan anladım.
Bu yaz iş bulma açısından ne kadar verimsiz geçtiyse komşuluk ilişkilerimi güçlendirme açısından da bir o kadar verimli geçti. Dün akşam yokuştan meydana doğru yürürken bilimum çevre esnafa gülümseyip "iyakşamlar" demekten nefessiz kaldığımda farkettim bunu. Kendimi çok "mahalleli" hissettim. Böle mahalle teyzesi filan gibi. Yani ben camdan sarkıp "Serkaaaan, iki ekmek" diye çığırsam, Serkan ve ben de dahil kimse garipsemicek sanki. Gelicek koyucak ekmekleri sepete sonra da "çiyeeek" diye bağırcak sanki. Acayip bi duygu..