25 Mayıs 2010

Löst














Kayıp olmuş gidiyorsun,
bize veda ediyorsun.
Sakın ağlama diyorsun,
ağlamamak elde değil.

Hoççakal Lost.
See you in another life.

22 Mayıs 2010

Elif E.

Bu ara cidden 'çıldırık' durumdayım. Birtakım problemlerden ötürü Serhat'ın beynini yiyorum her konuşmamızda. Konuşmadığımız ve benim uyanık olduğum zaman dilimindeyse kendi beynimi şeediyorum. Bu durum bir minör depresyona sebep oldu sanırım bende, bu da beni iyice üşengeç bir insan yaptı. Kolumu bile kaldırasım gelmiyo valla, o derece. Üşengeçlikten naapçaamı şaşırdım. Tabi bu durumdan nasibini alan blog da iyice 'Biricik Consi'nin Aylığı' halini aldı. İşin kötüsü şeyimde değil! Varsın alsın diyip geçiyorum. Ama artık bişiyler karalamak lazım:

Geçen hafta canlı kanlı John Malkovich izledik sahnede. 'Şeytani Komedya'yla şenlendirdi şehrimizi kendisi. Oyun gereğinden fazla uzun aryalar dışında iyiydi, Malkoç sahnede inanılmaz rahattı. Tabii ki. Yalnız oyundan önceki basın toplantısında, sorulara verdiği cevaplardan anladığım kadarıyla kendisi biraz tuhaf sanıyorum. Neyse nasıl isterse öyle olabilir, beni ırgalamaz aga! Adam tee dünyanın bi ucunda yaşıyo beni hiç ırgalamaz ama yan dairede yaşayan kızların hayatı ırgalıyo mesela beni. Hele de dün sabah yani öle bi ırgaladı ki, sinirimden ağladım uykumda! Yatağımın dayalı olduğu duvarı paylaştığım yan daire kızı büyük ihtimalle telefonunu evde unutmuş. (çünkü başka türlü 1 saat boyunca çalan telefonu duymamak için ölü filan olmak gerek) Onun o lanet olası polifonik telefonu sabah 7'den 8'e kadar hiç durmadan çaldı. Hiç abartmıyorum, zaten öle abartmak gibi huylarım hiç yoktur, yani çoğu zaman yoktur, yani çok az var bazen, hiç susmadı ya telefon! Bi de Nokia Tune çalıyo yani. Bişey olsa bari. Yani benim de mesela alarmım 3-5 kere çalıyo sabahları ama benim ki şahane Friends müziği. I'll be there for you filan diye şen şakrak başlıyoruz güne biz o melodiyle. Ama bu karınınki Nokia tune lan! Dırınını dırınını dırınını nııııı filan yani. Sinirimden naapıcamı şaşırdım. Kafama yastığı çekiyorum olmuyo, elimle kulağımı tıkıyorum olmuyo, yok yani, napsam olmuyo, duyuyorum. Kalkıp salondaki koltuğa yatiym diye içimden geçiriyorum ama arayan da heralde artık telefonun açılmicaanı anlıcaktır bikaç saniye içinde diye de bi ümit var içimde. Ama yok, anlamadı mal! Artık saat 8'e gelirken, ben sinirden kudurmuş bir halde, "hangi gerzek orospu çocuğu bu yaaaaaa!" diye bağırarak (uyurken çok sinirli oluyorum) ağlamaya başladım, sonra da zaten saat 8.15 oldu, yataktan kalkma vaktim geldi. Tabi o şekilde başladığım günden bi hayır gelmedi..

Bu arada yerel gündemden ülke çapındaki gündeme geçmek gerekirse, ülkede bir Kılıçdaroğlu rüzgarı esiyor, sormayın gitsin. Ben de dahil herkeste bir heyecan. Destekleyenlerle desteklemeyenlerin heyecanı farklı tabii ama sonuçta CHP'de ve ülkede yıllar sonra kocaman bir değişiklik oluyor. Bu sabah kurultaydan canlı yayın eşliğinde yaptık kahvaltımızı, Kılıçdaroğlu'nu dinledik kürsüde. Daha önce belediye başkanı adayıyken Baykal adamın konuşmasına pek izin vermediğinden nasıl konuştuğundan pek haberimiz yoktu, ama baya baya kaplanmış herif meğer. Konuştu yani bildiğiniz. Liderlik vasfı yok, o yok, bu yok diyenlere kapak olacak sanki bu gidişat. Hadi bakalım.. Canlı yayın demişken, Ntv'den takip ettiğimiz canlı yayında Oğuz Haksever öyle bir sıçtı ki! Mikrofonun açık olduğunu fark etmeyip, "Abi bu herif daha bi kurultayı yönetemiyor, memleketi nasıl yönetecek" dedi. Biz masada kocaman gözlerle birbirimize bakıp, bir hassiktir çektikten sonra ekşiye abandık tabii. Olaydan bihaberler için şöyle bir link vereyim de bi hayrım dokunsun. Şöyle buyrun.

Ha bi de şöle bi olay var. Ahahahay, çok gülüyorum her aklıma geldiğinde. Geçen hafta Erkan Abi Radikal İki için bir Nejat İşler söyleşisi yaptı, kasedin deşifresini de ben yaptım. Çözerken herifin ettiği bütün küfürleri aynen yazdım sonra da altına bi not düştüm, "Küfür de pek yakışmış ağzına, yerim yerim.." diye. Erkan abi de sağolsun o notu sayfaya da basmış. Üstelik de şöyle bişeydi yanılmıyosam; "Deşifreyi üstlenen Nejat İşler hayranı arkadaşımız Elif Ekinci'nin notu: Küfür de pek yakışırmış ağzına :)" Sayfa taslağında bunu gördüğümde suratımı düşünebiliyo musunuz sevgili izlekler. Yani az kalsın yarın Radikal İki'de bu cümleyi aynen okuycaktınız! Neyseki kimseye çaktırmadan, tashih aşamasında, 'nejat işler hayranı' kısmını ve soyadımı attım da biraz da olsa gizem yaratmayı başardım. Bu da böyle bir anımdı işte.

Ya son olarak şunu sölemek istiyorum. İçimde tutamıcam daha fazla. Bugünlerde Google Pac-man'in 30. yılı için bi logo tasarladı ya hani. Google logosunun etrafında Pac-man oynuyoruz filan. Hah işte onun sadece kendisi oynuyo sanan bi arkadaşım var benim facebook'ta yaaa. Bu insanın hayatında ekşi, twitter filan hiç bişe yok heralde lan. Bi de status'üne "benden başka oynayan var mı?" filan yazmış. He yok amınakoyim bi sen zekisin, bi sen biliyon. Yarappim o nası izole bi hayat ya.. Tasavvur bile edemedim, o derece internetin köpeğiyim. Neyse hadi ben daha fazla sosyal ağlardan eksik kalmıyım, yazımı burada bitiriyorum.

Sevgiler,
Elif E.
Hahahha

01 Mayıs 2010

1 Mayıs 2010

1 Mayıs gözlerimlerimden bu sene de sizleri mahrum etmiyorum, hadi yine iyisiniz...

*Halkların kardeşliğinin vurgulandığı bir günde istiklal marşı çalan zihniyeti kınayarak başlamak isterim söze. O neydi öyle allaşkına, şaka mısınız siz?

*200 bin kişinin katıldığı iddia ediliyor, doğrudur da, kalabalıktı hakkaten ama bu kadar mı coşkudan yoksun olunur be! -Kendi kendilerine çalıp oynayan Birleşik Metal İş Sendikası'nı tenzih ederim- Onlar şahaneydi. 1 Mayıs'ın gerektirdiği her şeyi yaptılar hakkaten(halay olsun,coşkulu sevinç gösterileri olsun), hörmetler kendilerine...

*1 Mayıs marşını çalmaya başlayıp 20. saniyede sesini kısan, ondan sonra da habire kayıp kimlik, kayıp çocuk duyurusu yapan arkadaşlar, coşkusuzluğun müsebbibi biraz da sizsiniz! Gıcık Dj'ler gibi sesi bi açıp, sonra en güzel yerinde kısıp konuşmaya başladınız bütün enerjiyi emdiniz, nalet olsun size be!

*Timur Selçuk, canlı performansına 10 üzerinden gerçekten düşük veriyorum. Komik bir yargı olduğunun farkındayım ama öyle, üzgünüm.

*Zonguldaklı maden işçilerinin arasındaki, baretine -tahminimce- sevdiceğinin ismini kazıyan vardı. Ağlattın kardeş :(

*Süleyman Çelebi (kısık sesi ve kırmızı kazağı bu yıl da kendisini yalnız bırakmamıştı) geçen yılki gibi bizi karşılamadı, kendisine biraz gücendik açıkçası.

*Son olarak; kürsüdeki ince sesli kadın! Lütfen sen bidahaki yıl filan hiç konuşma tamam mı, nolur.