Gazeteye her gün kargoyla kolilerce posta geliyor. Bilyonlarca açılış davetiyesi, cd'ler, kitaplar, dergiler vs. Ormanlarca kağıt. Bazen de yeni çıkan ürünleri deneyelim diye, birer promosyon. Ama bazen!
En sancılı posta saatiyse akşamüstü gelen posta. Ofisboyumuz Fatih, "yurtiçi kargo poşetleri dağı"nı getirip bir köşeye boşaltıyor, sonra da zarfları sahiplerine veyahut sahibelerine dağıtıyor. Sabah ve öğlen gelen postaları dağıttığı sırada Fatih hiç dikkat çekmezken akşam olduğunda yolu dört gözle beklenir oluyor. Gelince krallar gibi karşılanıyor, ortamda resmen bir bayram havası! Getirdiği dağın içinde kimbilir kaç yıllarca uğraşılıp yazılmış kitaplar, emek edip çıkarılmış albümler, kimbilir hangi upper-entelektüel davetlere davetiyeler var. Ama akşam seansında Fatih'in muhatap olduğu tek soru var: "Fatih, yicek bişey var mı orda yeaa?" Hatta daha ileri gidip spesifik isteklerde bulunanlar da oluyor, misal: "Fatih! Çekirdek yok mu çekirdek?". İşte bu Radikal'in sonunu getirecek soru...
Benim de coşkuyla katıldığım bu süreçte son günlerde dikkatimi bir şey çekti: Her nasılsa, her seferinde o kargo paketlerinin içinden bir çekirdek paketi çıkıyor! Türkiye'de çekirdek endüstrisine dair detaylı bir bilgim yok ama bu kadar gelişkin olmadığını da biliyorum. Her gün yeni bir çekirdek markası piyasaya çıkmıyor ya da yeni bir çekirdek modeli, türü de üretilmiyor. Az tuzlusu, çok tuzlusu, tombiği var, yetiyor zaten. Her neyse, serviste 20 kişiye yakınız. Tam sayfaların geçilmesi gereken saatte, biri, Fatih olduğundan şüpheleniyorum ben, ortaya birkaç tane çekirdek paketi salıyor. Birdenbire bir "çitt" sesi hasıl oluyor. Çekirdeği gören başına üşüşüyor ve zaten uğultulu olan ortam bir de çekirdek çitleme sesleriyle efsane bir ses düzeyine ulaşıyor. Bu esnada, çekirdeğe saplanıp, işini yapamayan, yetiştiremeyen insanların dramları yüzlerinden okunuyor ama kimse kendini durduramıyor. Elektrik akımı gibi bir şey olduğundan kimse eşine dostuna yardımcı da olamıyor. Her güne, "bakın, bugün sayfaları geçtikten sonra yiyelim çekirdekleri, tamam mı, çok el alıyor yaa!" diye başlayan Radikal ekibi, akşam olup da hava kararanda yine çekirdeğin kollarına esir düşüyor.
Benim bu konuda pek kimseyle paylaşmadığım (sadece umuma açık bloguma yazıyorum işte), bir teorim var. Bence Fatih, Radikal ekibinin başarılı olmasını istemeyen bazı gizli güçlerin ajanı. Ve tam, sayfa geçme saatinde ortaya dünyanın en sapık yiyeceği olan ve yıllar önce bu amaçla Avrupa'da bir laboratuvarda CIA'e bağlı bilimadamları tarafından üretilen bir yiyecek olduğunu düşündüğüm çekirdeği atıp bıyık altından gülerek uzaklaşıyor. Biliyorum, siz şimdi bana gülüyorsunuz, "gafayı yemiş amk, Erol Büyükburç'a bağlamış" diyorsunuz içinizden, ama bakın, demedi demeyin. Ajan o çocuk, ajaaan! Zaten birkaç kez denk geldim, kargo paketlerini bırakıp kattan ayrılırken kendi kendine, ya da belki üzerine yapışık çipli bir mikrofona, bilmiyorum, bir şeyler mırıldanıyordu.
Şimdilik konuyla ilgili söyleyeceklerim bunlar, olayın belgeleri önümüzdeki günlerde Wikileaks tarafından açıklanacak. Beklemede kalın..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder