30 Mart 2009

Kaddafi Sıtaaayl


Kaddafi rockstar olmuş lan! -Bono gözlüğü gibi gözlük taktığı resimler yeni imac-

Kaddafi - The Superstyle!

29 Mart 2009

2009 Yerel Seçimleri


* 2009 yılında - ki 21.yüzyıla tekabül ediyor- görevinin büyük kısmı 4 yılda bir kez yapılan seçimlerle ilgilenmek olan Yüksek Seçim Kurulu'nun bilgisayar sisteminin çökmesi,

* Susuzluktan telef olan Ankaranın seçim vaadi olarak Ankara'ya Disneyland açacağını söyleyen İ.Melih Gökçek'i ısrarla göreve devam ettirmeye çalışması, -15 yıldır-

* Kemal Kılıçdaroğlu ve Murat Karayalçın gibi suratlarından dürüstlük akan 2 adamın Türkiye'de belediye başkanı bile olamaması ve bunun yanı sıra İ.Melih Gökçek ve Mimar Kadir Topbaş gibi denenen ve şehirlerin içine ettikleri çıplak gözle görülebilen, üstelik suratlarından y.vşaklık akan adamların seçim galibi olmaları,

* Başbakanın YSK-server sorunu üzerine çıkıp basın toplantısı düzenlemesi, bu toplantıda Muhsin Yazıcıoğlu kardeşinden falan bahsetmesi,

* Toplantıya "yok efendim sörvör bozukmuş da.." falan diyerek fevri bir başlangıç yapması daha sonra adeta bir şizofren gibi hepimiz kardeşiz laylaylay a dönüş yapması,

* Bu olan biteni izleyen şu minik bünyenin o kadar tiksinmesi ki "bi sus yaaaa" diye bağırarak tuvalete koşması! -radyasyondan koşarak kaçan adam hesaaağbı-

var bunlar!

24 Mart 2009

This mess we're in


Bugünlerde pj harvey-thom yorke düeti This mess we're in e sardım.Sürekli bi repeat halindeyiz evde,sözler benim için pek manidar olmasa da seslerin hatrı büyük.Dinleyelim hem depresyona girelim hem huzur bulalım,ne olduğumuzu şaşıralım,ambale olalım..
Bu da sözlerinin bir/son kısmı:

What were you wanting?
I just want to say
Don't ever change now baby
And thank you
I don't think we will meet again
And you must leave now
Before the sunrise
Above skyscrapers
The sin and
This mess we're in and
The city sun sets over me..

20 Mart 2009

Post-modern Mantarlı Börek Tarifi



Bugün can sıkıntısının nelere kadir olduğunu öğrendik sevgili izleyers..(buarada serhat sana hala çoğul hitap ediyorum farkındayım.deli midir nedir bu kız diye düşünme lütfen çünkü biliyosun bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olucak,yani belki benim blogumu da bir gün tanımadığımız bilmediğimiz bir stranger 15 dakikalığına okuyacak,diğmi ama)
Evet,bugün o kadar canım sıkıldı ki evde,adeta bir Derya Baykal gibi dolapta bozulmaya terkedilmiş bir kısım yiyeceği değerlendireyim dedim.Neydi bu yiyecekler; 1 adet domates,2 adet biber,tepeleri mantarlı makarna yapımında kullanılmış sapları da çöpte yer olmadığı için dolaba konmuş biraz mantar sapı ve 1 tane yufka (1 kat yani-hımm yufka ölçüm birimini bilmiyormuşum,hemen öğrenilecek-)
Efendim,tarife geçeyim,tabii geçmeden önce ben de portakalağacının haticehanımı gibi "annemin leziz tarifi" filan demek isterdim ama maalesef benim annem hiç mantarlı börek yapmaz,o yüzden diyemiyorum.Peki kimin bu tarif derseniz benim efendim,bizzat ben uydurdum,evet.
Evet,şimdi ilk etapta böreğimizi yapmak için gerekli malzemeleri saymıştık,mantar biber yufka mutfak fırın falan demiştik.Gerçi mutfak olmasa da olur ama fırın kesin lazım.Bu gerekli malzemeleri tedarik ettikten sonra yufkamızı böyle çarkıfelekte sayıların yazdığı şekiller gibi kesiyoruz (üçgen de diyebilirdim aslında ama bu geldi aklıma) daha sonra bu üçgenleri biraz zeytinyağıyla yağlıyoruz.Hiii bu arada içi yapmayı unuttuk.Hemen bi tavaya mantar biber ve domatesi küçük küçük doğrayıp pişmeye bırakıyoruz.Pişiyor.Suyunu falan çekiyor.Sonra alıyoruz bundan birer kaşık koyuyoruz üçgenlerimizin büyük taraflarına ve yuvarlıyoruz üçgenleri.Malzemeler bitene kadar bu işlemi tekrarlıyoruz.Daha sonra 200 derecede 20 dakika kadar pişiriyoruz.Sonra çıkarıyoruz bi bakıyoruz ki çok güzel olmuş,afiyetle yiyoruz.Ohh mis..

18 Mart 2009

Mr. İsviçre

"İSVİÇRE'nin Zürih kentinde yapılacak ‘Mr. İsviçre Erkek Güzellik Yarışması’na hazırlanmak üzere Yalı Beldesi'nde kampa giren 16 adayın porno film çevirdiği iddiaları, Bodrum'u karıştırdı. İsviçre'de yayınlanan ‘20 Minuten’ adlı gazetede ‘İsviçreli erkek güzeller porno film çekerken yakalandı’ başlıklı haber, ekip arasında şok yarattı. Haberi adaylarla birlikte Bodrum'a gelen İsviçreli muhabirin yaptığı ortaya çıktı."

burada milliyet.com un güzide haberlerinden biriyle karşı karşıyayız sevgili izlekler..

öncelikle 20 minuten gazetesinin bizdeki 20 dak. gazetesi ile bir benzerliği var mıdır varsa eğer o nası yalan bir gazetedir öyle..
bu konular kafamı kurcalarken erkek güzellik yarışması için kampa giren 16 erkek o kampta naapıyodur acaba sorusu da on the other handdeydi..
isviçreden bu grupla beraber gelen isviçreli gazetecinin de -gerçi 20 minuten gazetesi yazarı ama- aklından neler geçtiğini merak ettim doğrusu..
sanırım sürekli bu 16 yakışıklıyı takip etmekten komplekse girdi,böle asparagas bi haber attı ortaya..yazıııık



"Adaylardan, satış elemanı 24 yaşındaki Dominik Haevel yaptığı açıklamada “En büyük derdimiz ve sıkıntımız fiziki durumumuzdan ötürü gay sanılmamız. Kesinlikle gay değiliz, olmadığımız gibi bu tür yanlış imaj yaratan haberlerle bu yarışmaya darbe vurulmak isteniyor. Geldiğimiz günden beri Yalı Beldesi, Bodrum ve gittiğimiz her yerde halkın büyük ilgisi ve sevgisi ile karşılaştık. Hiçbir sorunumuz olmadı. Bu yüzden Bodrum’u ve Türkiye’yi en iyi şekilde tanıtmaktan ve yarışmaya hazırlanmaktan başka bir çabamız yok. Habere çok üzüldük” dedi."

Fiziki durum derken?
çok yakışıklıyız o yüzden hep gay sanılıyoruz allah kahretsin..
ah dominikciğm tek derdin bu olsun be canım yalnız kim neden bu yarışmaya darbe vurmak istesin dominik?o kısmı pek anlayamadım..
bi de neden bodrumu ve türkiyeyi en iyi şekilde tanıtmak zorunda hissettin kendini,orası da ayrı bi muamma..
velhasıl kelam,gece gece okuyup idrak edemediğim bu özel haberi sizlerle de paylaşmak istedim sevgili sevgililerim..
öptümsle

05 Mart 2009

Biraz da gülelim!


üstüne tıklayınca büyüyo haa
ihbin ihbin :)

Revolutionary Road


Sam Mendes’in son filmi Revolutionary Road’u çok çok başarılı buldum. Haddinden fazla etkileyici, neredeyse “bir film izledim hayatım değişti” filmi.
Filmin ilk yarısında 1950lerin tipik Amerikan ailesiyle karşı karşıyayız.Güzel bir eş,sevimli bir ev,2 sağlıklı çocuk ve eve ekmek getiren yakışıklı koca.Wheeler’lar; yaşadıkları muhitte sevilen,örnek gösterilen bir çift.Ama filmin ortalarına doğru eve ekmek getiren Frank’in fırından pek haz etmeyişi,bu durumdan rahatsız olan ve gençlik hayallerinin peşine düşüp Paris’e gitmek isteyen April’ı görüyoruz perdede.Paris’e taşınma fikrini Frank’e açan April önce olumlu yanıt alıyor kocasından.Evde bir sevinç tufanı,bir bayram havası..Tam da bu sırada Frank bir terfi alıyor ve Paris fikri artık o kadar da çekici gelmemeye başlıyor Frank’e.Üstüne bir de April’in 3.bebeğe hamile kalışı..Ve sevimli Wheeler’ların parçalanışı başlıyor.Bu kopuş sürecinde en dikkat çeken sahnelerde hep Kate Winslet ve muhteşem oyunculuğu var.April’in mutsuzluğunu harika bir şekilde yansıttığı evdeki kavga sahnesi,dokunursan çığlık atarım tehdidinden sonra gelen çığlık,komşusuyla birlikte olduğu sahne,bakışlar,sigara içişler hepsi muhteşem.

Ve sonra birdenbire,bir sabah eşine kahvaltı hazırlayan,hiçbir şey olmamış gibi davranan yine yeniden kusursuz eş April..Ve filmin vurucu sonu.. (Burada “e o kadar anlattın sonunu da yaz bari” dediğinizi duyar gibiyim sevgili izlekler ama olmaz, prensiplerim vardır!)
Kate Winslet ve Leonardo DiCaprio’nun oyunculukları daha önce de söylediğim gibi takdire şayan, fakat birçok kişinin aksine ben filmdeki deli/dahi matematikçi John Givings (Michael Shannon) karakterini biraz gereksiz buldum. April ve Frank’in açmazlarını zaten adem olan anlamaktayken gözümüze gözümüze sokulması olmamış diyor ama yine de filmi en sevilenler listeme ekliyorum..

03 Mart 2009

Blogella

Zamane çocuklarının yeni oyuncağı blog oluşturmak düşündüğüm kadar zor değilmiş aslında..
Ama yazmak düşündüğümden daha zormuş..Neyse, bunu saatin 04:21 oluşuna bağlıyorum ve taslanmıyorum şimdilik..
Tasalanıyorum.nıhahah
Böle de istediğimi yazıyorum, blog benim değil mi argadaşım..
Argadaşım dediğim de Serhat
başka izlek yok daha..