Ortaokuldayken, Window on the World (WOW) diye bi ingilizce kitabımız vardı bizim. Onun da her ünitesinde (chapter da denebilir) karikatürümsü çizimler vardı. İki şapşal kafadarın maceraları gibi hani, bilirsiniz (you know). Heriflerin biri ince uzun, diğeri kısa ve şişmandı. Ve sınıftakilerden bazıları hangisinin adının ne olduğunu bi türlü akıllarında tutamazdı. O zamanlar buna ne kadar gıcccık olurdum, ne siz sorun ne ben söliyim. Olm nası aklınızda tutamıyonuz yaaa!
Yani aslında şu an ben de hangisinin hangisi olduğunu hatırlamıyorum! Ama yıllar sonra bu biraz normal bence. Ama o zaman gerçekten normal bişey değildi. Günde 7 saat ingilizce dersi alıyosun, o kitapla yatıp kalkıyosun, o herifleri anandan babandan çok görüyosun (bu da fix benzetmedir) ve hangisi hangisi bilemiyosun! En yakın iki arkadaşının adını karıştırmak gibi bişey bu. Of çok sinirliyim yaa!
Fakat yıllar sonra bunun aklıma gelmesi ve sinirlenmem?
İşte bu noktada sinir hastalığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz.
Birincisiyle alakasız olarak bir de benden çok aksesuar takan adamlara karşı olan sinirim var. Bunlara da çok, içten içe, sinsice kıl oluyorum. Böyle kollarında, boyunlarında bişiyler görünce çıldırasım geliyo. "Üşenmiyo musun o kadar şeyi koluna bacaana dolamaya?" diyesim geliyo. "Raatsız mısın?" diyesim geliyo. İçimden diyorum da zaten, ama dışımdan da diyesim geliyo işte. O noktada biraz sıkıntı var.
Şimdilik maruzatım bu kadar. İlerde tabii ki de yeni gıcıklıklarla karşınızda olacağım.
Siiyu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Ben de götü başı aşırı derecede açık(götü başı açık olmak) kadınlara (ama belli bi yaşı geçmiş kadınlara) çok sinirleniyorum. Sinirleniyorum.
Yorum Gönder